Başlıktaki sözler dün yazdığım “Vicdan Filmleri – Dicle” yazısında da bahsettiğim Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu’na ait. Dicle hoca töre cinayetlerini inceliyordu ve ölmeden önceki son baktığı kişi de 17 yaşında bir çocuktu. Hikâyesine dayanamamıştı Dicle hoca…
Aşağıdaki yazı, Özgür Blog‘da Reyhan Hacıoğlu tarafından yazılmış. Yazının iki yerinde ufak birer düzeltme yaparak olduğu gibi alıntıladım.
“Çok acı var dayanamıyorum”, “Çok acı var dayanamıyorum”, ” Çok acı var dayanamıyorum”… Bir şeyi birçok defa tekrarlayınca ya da yüksek sesli söyleyince karşımızdakinin duygumuzu daha iyi anlayabileceğini ve özellikle hissettiğimiz öfke, kızgınlığın yeterince anlaşıldığını düşünürüz. Belki de bu düşünceyle tekrarlama ihtiyacı duydum. Bu sözlerin sahibi Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu’na ait. Öl(dürül)meden önce bıraktığı notta yazılıydı. Zira her intihar bir infaz eşiğidir toplumun ittiği diye düşünüyorum, o yüzden Dicle hocanın da ölümünde onu bu noktaya getiren incelediği dosyalardı diye düşünüyorum. Dicle hoca töre cinayetlerini inceliyordu ve ölmeden önceki son baktığı kişi de 17 yaşında bir çocuktu. Hikâyesine dayanamamıştı Dicle hoca…
Son günlerde yaşanan cinsel istismar olayları artık katlanılmayacak boyutta. Çocuklarımızın yarısını katledenler diğer yarısına da taciz ve tecavüz ediyorlar. Gittiği okuldaki öğretmen, bindiği servis, gittiği bakkal, konuştuğu esnaf, yolda yürürken, bahçede oynarken, eve gelirken, evden çıkarken ve en fenası EVDE. Bu satırları yazmadan okuduğum bir olayın detayları tam da Dicle hoca gibi hissettirdi, “Çok acı var dayanamıyorum”… Çorum’da babasının, abisinin ve amcasının cinsel istismarına uğrayan 13 YAŞINDA BİR ÇOCUK ve bir avukatın okuduğu dosyadan paylaştıkları tüyler ürperticiydi! Anlatılamayacak kadar iğrenç ve korkunç ayrıntılar karşısında duyduğum öfke ve acıyı tarif etmem mümkün değil. Son bir haftada duyduklarımız, okuduklarımız o kadar iğrenç ki, durup düşündüğünüzde korkunç tablo tüylerinizi ürpertiyor. Çocuklarımız için kocaman bir cehenneme dönüşmüş durumda yaşadığımız coğrafya. Doğu’da çocuklar katledilirken bir bir, Batı’da ise sapkın ve sapık ebeveynlerin, öğretmenlerin ve iktidarın kurbanı oluyorlar. “Bir kereden bir şey olmaz” diyen zihniyeti bile şaşırtacak kadar çok şeyin yaşandığı bu son bir hafta bile çok ağır.
Birkaç yıl önce bir çocuğun günlüğünü okumuştum, annesi al sen de oku diye elime tutuşturduğunda hazır olup olmadığımı yoklamış, daha hazır değilken aralamıştım sayfaları. Kendisini taciz edene bütün çocukluğuyla hala “Amca” deme masumiyeti, yazılan sözlerin karşısında giderek bir öfkeye dönüşüyordu. Bir çocuğa bu yapılmaz insafsız, insanlıktan yoksun… Uzun süre etkisinde kalmıştım, atlatsın diye çok uğraştık, abileri, ablaları ve annesiyle iyiydi uzun bir süre iyi olduğunu düşündük. Ta ki geçen hafta okulda ilaç içtiğini duyana kadar… Sorulmaz ya niye diye ya da tahmin edilir ya çocukluğu elinden alınmış bir çocuğun bir daha “Normal” olamayacağı.” Neden?” dedim. Abla diye başlayan cümlenin sonu gelmedi… “Dayanmıyorum” diyordu… Ona bunu yapan herhangi bir ceza almamış, yargı yıllardır çocuğu hastane hastane dolaştırarak getirdiği her raporu bir gerekçeyle geri göndermişti. Kimi koruduğu belli olmayan yargı muhtemeldir ki “Bir kereden bir şey olmaz” diyenlerdendi ama oldu işte… Bir çocuğun çocukluğu, hayalleri “İyi “olabilme ihtimalini yok etti… Umut vermeye çalıştım ama penceresinden simsiyah bir duvarın görünmesine rağmen kalkamayan arkadaşına dışarısının güzel olduğunu tasvir etmeye çalışan adam kadar umutsuzcaydı hissettiklerim.
Şimdi durup bunca şeyi yaşamış çocukları düşünüyorum. Keşke mümkün olsa da dertlerini, acılarını yok etsem diyorum. Onlar oyun oynasın, şarkı söylesin, onlar güzel kalsın isterdim lakin çirkinlikler dünyasında en çok da onlar inciniyor. Artık git bakkaldan ekmek al diyebilecek kadar güvenli değil sokaklar, artık git hocan sana öğretsin diyebilecek kadar tekin değil hocalar, artık ola ki bir şey olduğunda ki eskiden de öyleydi hiçbir yargının koruyabileceği günler değil ki yargı korumuyor en evvelinden! Bütün dünyanın çocukları diye başlıyordu şiirin biri ve şimdi artık tüm dünya kirliyken hiçbir şiir iyileştiremez çocuklarımızı. Çocuklarımızı ya katlediyorlar ya tecavüz ediyorlar. Kendileri gibi bir dünya yaratıp önce çocuklarımızı gömüyorlar o cehenneme, buna izin vermeyin. BU CEHENNEM SİZİN EFENDİLER çocuklarımızdan uzak durun deyin, bağırın, kırın, dökün ama bir çocuğumuzun daha canını yakmalarına, sessiz çığlıklar içinde öldürülmesine izin vermeyin…